0

Mevlana'yı Anlayabilmek



insanlık ''mevlana aynasında'', kendisini görebilmei. kendisini sevmeli. kendisini tanımalı. kendisiyle barışık olmalı. ilim; kendisini bilmek değil miydi? kendini bilen rabbini bilirdi.

insanlık ''mevlana nurunda'', içini kasıp kavuran karamsarlığın katran karanlığından sıyrılıp ak umutlara ilahi misyona ulaşabilmek yolunda yürüyebilmeli.

insanlık ''mevlana dergahında'', geçici dünyanın hevesleriyle avunmayıp edebi aleme hazırlanacak emelleri kuşanabilmeli.

insanlık ''mevlana mesajlarında'', ayrılıkları ve gayrılıkları terk edip birliğin ve dirliğin vuslatına erme özlemini çekebilmeli.

insanlık ''mevlana'ca anlayışlarla'', gökkubbe altında baki kalan hoş bir sada'nın ülfet kokulu namelerini duyabilmeli.

insanlık, evreni mevlana gönlüyle sevip, mevlana gözüyle görebilmeli...
0

Şehvet



çiftlik sahibi bir kadın, evin hizmetçisinin günün belirli saatlerinde çardağa girip kapıyı kilitleyerek uzun süre orada oyalandığını görür. merak ederek bir gün takip eder ve kapı deliğinden içeriyi gizlice gözetler. gördüğü şudur, hizmetçi yere oturma pozisyonunda eğilmiş ve eşek üstte sevişiyorlar. şaşkınlıkla orayı terk eder. içinde dizginlenemeyen bir şehvet ateşi yanar. hizmetli çıkınca gizlice kendisi çardağa girer. soyunup bacaklarını açıp eşeğin üzerine abanmasını sağlar. sonra acı bir feryat ile can verir. oysa hizmetçi eşek ile kendi organı arasına tampon vazifesi için içi oyulmuş(delikli) kabak koymuştur. şehvetin azgınlığıyla kadın kabağı görmemiştir. haram yollu bir şehvet için canından olmuştur.

''şehvet meyli, şehvet arzusu gönlü sağır gözü kör yapınca, eşeği bile hoş gösterecek kadar azgındır.'' (mesnevi cilt 5 beyit 1365)

not: sinan yağmur'un tennure ve ateş adlı kitabından alıntılanmıştır. copy/paste değil alınteri.
0

Mevlana ve Filozofi



çöllerde avare dolaşan bir filozof, devesi ile yolculuk yapan bir köylüye rastladı. nereden gelip gittiğini öğrendikten sonra, devenin iki yanına sarkmış çuvallarda neler olduğunu sordu.

köylü:

- onların birine buğday diğerine kum doldurdum... diye cevap verdi.

filozof:

-buğdayı anladım anlamasına da, kumu niçin doldurdun? diye sorunca,

köylü:

- ikinci çuval boş kalsaydı denge bozulurdu! dedi. filozof gülmeye başladı.

denge sağlamak için buğdayın yarısını bir çuvala, diğer yarısını da öbür çuvala doldursaydın herhalde akıllıca davranmış olurdun, böylece zavallı devenin de yükünü azaltmış olurdun dedi.

köylü şaşırmış bir halde filozofa hayran hayran bakarak:

- sen, padişah yahut vezir olmalısın. bu kadar akıl ancak onlarda olur, dedi.

- hayır dedi filozof, ben ne padişahım, ne vezir.

- öyleyse zengin bir tacirsin.

- ne gezer, cebide mangırı olmayan meteliksiz bir adamım ben. bunca hikmetin ve bilginin karşılığı olarak elimdeki şu değnek ve hırpani kıyafetlerimle gezip dolaşıyorum çöllerde.

köylü:

- çekil git başımdan! diye bağırdı. senin bilgi ve hikmet dediğin şeyin bir faydası olsaydı, önce sana yarardı. torbamın birinde buday, diğerinde kum olması, senin içi boş bilgi ve felsefenden çok daha iyidir...

not: mevlana'nın mesnevi'sinden alıntılanmıştır. yazı aynı zamanda sinan yağmur'un tennure ve ateş kitabı'nda da bulunmaktadır. copy/paste değil alınteri...
0

Kader


dinlerin en son versiyonunun(v4.0) peygamberi, islamiyetin dünya üzerinde bu denli yayılmasını sağlamış, yüce insan. inananlarına nazaran, inanmayanlarına baktığımızda oran epey uçuk kalıyor fakat şöyle bir tuhaflık var ki; kendisine inanmayanlar, inananlardan daha fazla bilgi edinmişler kendisi hakkında. yani kısaca ''ben inanıyorum'' deyip kestirip attıran kesim, ''inanmam için ikna olmam lazım'' deyip araştırmaya koyulan kesimden daha cahildir denebilir bu konuda. fakat bu sözüm sakın ola ki, ''islamiyete inananlar cahildir'' olarak anılmasın, böyle bir şey söylemediğimi zaten anlamışsınızdır. anlatmak istediğim şey biraz da kadercilikle alakalı. islamiyette kader anlayışı bireylere çok iyi bir şekilde anlatılmaya çalışılmış fakat yukarıda da belirttiğim üzere insanlar özellikle inananlar bunu öğrenmek yerine duyumlara göre hareket etmeyi tercih etmiştir. bunun sonunda da dinin ortada olduğu hiçbir konuda tevazü göstermeyip bağnazlığa mahkum olmuştur. kader anlayışı taassuba bağlı demek son derece yanlıştır, bilhassa tevekkül inancına bağlıdır ve bunu öğütler. insanlar, ellerinden gelebilen her şeyi yaptıktan sonra kadere inanıp yaradanlarına bağlanmalıdırlar, aksi halde olaylara ''allah var o düşünsün'' mentalitesinden çıkma şansı yoktur. islamiyette her şeye tevekkül ile yaklaşmak gerektiği belirtilir, bunu hz. muhammed'e inanmakla da ilişkilendirebilirsiniz ya da uçan spagetti canavarına inanmakla. bir şeye inanmak için öncelikle onun hakkında bilmeniz gereken tüm bilgileri elde etmelisiniz. bunlar doğrudur ya da yanlıştır orası kişinin verileri zihninde taradıktan ve analiz etmeye başladıktan sonra netlik kazanır. hoşgörü dini olarak kabul edilen islamiyette, inanmakla, inanmamak kişiye bırakılmıştır. bu açıdan her şeyin öncesinde araştırmak, bilgi edinmek ve son olarak zihnimize doğru olanı kabullenmek gerekir. bana göre temel olarak bunu alırsak, kafamızdaki bazı soruları gidermiş oluruz.
0

Luc Castaignos


sadece 3 milyon euro karşılığında inter'e transfer olan genç forvet. geçtiğimiz sezon 30 kez sırtına geçirdiği feyenoord formasıyla 15 gol atmayı başarmış olması inter'e transferinin en önemli nedeni. drogba'ya yıllık 5 milyon euro verme niyetinde olan galatasaray için önerilebilecek en iyi alternatif olurdu. kendisi türkiye'de oynamak istemese bile yaşına göre uçuk bir rakam önerilebilirdi  mesela 2 milyon euro gibi. kulübü de 5 milyon euro'ya itiraz etmezdi sanırım. drogba'nın 3 yıllık masrafı 30 milyon euro'yu buluyorken kendisi o fiyata avrupa'ya pazarlanabilirdi...
 
Copyright © padisahinsolbeki

The "Urban Elements" theme by: Press75.com

Blogger templates Converted into Blogger by I.B